Yargıtay: Belirsiz Alacak Davası Hukuki Yarar Yokluğundan Reddedilemez

Gerek iş hukukunda, gerekse özel hukukun diğer dallarında sözleşmeden kaynaklı birçok uyuşmazlık nedeniyle belirsiz alacak davası sıkça kullanılan bir yoldur. Dava öncesinde alacağın tam ve kesin olarak belirlenememesi durumunda HMK m. 107’de düzenlenen şartların sağlanması kaydıyla belirsiz alacak davası açılabilecektir. Ancak belirsiz alacak davalarında yaygın olarak rastlanan ve oldukça tartışmalı bir konu, alacağın belirsiz olmadığından sebeple hukuki yarar yokluğundan davaların reddidir. Bu tür davalarda alacağın belirli olup olmadığının değerlendirilmesinin başlı başına muallak bir konu olduğu gözetildiğinde davanın reddi sonucuna gidilmesinin ağır sonuçları olmaktadır. Bu yönde verilen red kararları, ikinci bir dava açılmasını gerektirmekte, zamanaşımı gibi konularda tartışma yaratarak ciddi hak kayıplarına yol açabilmektedir. Yargının konuya yeni bir yaklaşım getirmesi ve yaşanan sorunları gidermesi önem arz etmektedir. Tam da bu hususta Anayasa Mahkemesi yeni bir kararla farklı bir yaklaşım getirmiştir. Bu yaklaşım, belirsiz alacak davası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da benimsenmiştir ve yaşanan sorunların giderilmesi yolunda önemli bir adım olmuştur.

Belirsiz Alacak Davası Hukuki Yarar Yokluğu Konulu Anayasa Mahkemesi Kararının İncelenmesi

Anayasa Mahkemesi belirsiz alacak davasının hukuki yarar yokluğundan reddinin Anayasa’da düzenlenen mahkemeye erişim hakkı açısından ciddi sonuçları olduğunu 2022 yılı tarihli kararı ile ortaya koymuştur. Anayasa Mahkemesi, 2019/12190 Başvuru Numaralı ve 22.2.2022 Karar tarihli ekli bireysel başvuru kararında belirsiz alacak davasının dava şartı yokluğundan reddinin Anayasa’nın 36. maddesinde güvenceye alınan mahkemeye erişim hakkının ihlali olduğuna karar vermiştir (Paragraf 42).

Bahsedilen AYM kararıyla aynı doğrultuda ve daha yeni bir tarihte Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına göre de belirsiz alacak davası hukuki yarar yokluğundan reddedilemez. Belirsiz alacak davasının açılmasının alacağını tahsil edemeyen davacı açısından bir zorunluluk olduğu gözetilmiştir. Belirsiz alacak davasında da gerçekten de alacağın dava açmadan belirlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda sunulan belgelerle ve dinlenecek tanık beyanlarıyla destekleneceği üzere; alacak, ancak uzman bilirkişilerce ve tahkikat sonucunda hesaplanabilecektir. Ancak alacağın belirlenebilmesi durumunda belirsiz alacak davası açılmış olması karşısında da Genel Kurul alacaklının dava açmasının bir zorunluluk olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur. Bu bakımdan da atıfta bulunulan her iki karar da gözetildiğinde belirsiz alacak davasının hukuki yarar yokluğundan reddi her iki ihtimalde de mümkün değildir.

AYM kararının 74. ve 75. paragraflarında ifade edildiği üzere AYM belirsiz alacak davasının dava şartı yokluğundan reddinin mahkemeye erişim hakkının ihlalini oluşturduğuna karar vermiştir:

“Sonuç olarak başvurucunun, şartları oluşmadan açtığı belirsiz alacak davasının dava şartı yokluğundan reddedilmesinin -usul hukukundaki imkânlar gözetildiğinde- başvurulabilecek son çare olmadığı değerlendirilmiştir. Davanın hukuki yarar yokluğundan reddi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalede, medeni hakla ilgili uyuşmazlığın karara bağlanması yönünden en etkili olan davanın açılmasını sağlama amacına ulaşılması için daha hafif müdahale teşkil eden aracın seçilmesi yerine başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız kılan ağır bir aracın tercih edilmesinin gereklilik şartına uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.”

88. ve 89. paragraflarda ise AYM yukarıdaki gerekçelere dayanarak ihlal sebebiyle yeniden yargılama kararı vermiştir.

“İncelenen başvuruda davayı ayakta tutacak diğer imkânlar denenmeden davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

Bu durumda mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.”

Mahkeme ayrıca “… belirlenemezlik şartını taşımayan bir alacağın belirsiz alacak davasına konu edilemeyecek olması ile hukuki yarar meselesi(nin) farklı şeyler” olduğunu vurgulamıştır (Paragraf 52). Kararın devamında ise belirsiz alacak davasının zamanaşımı ve faiz işlemesi yönünden avantajlarını vurgulayarak, sadece bu avantajların ortadan kaldırılacağı bir yolun tercih edilmesi yerine davanın tümden reddi yoluyla belirsiz alacak davasının ötesinde bir mahrumiyete yol açıldığı sonucu çıkarılmıştır. (Paragraf 71)

Anılan kararın gerekçeleri incelendiğinde dava şartı yokluğuyla usulden reddin ağır bir müdahale olarak değerlendirildiği, bunun sebebinin ise hakkın yeni bir davaya konu edilmesi ile zamanaşımı hususlarında ortaya çıkacak tartışmalar olduğu belirtilmiş ve bunlarla birlikte “ikinci bir dava açmaya zorlanması bile kendi başına kişiye aşırı külfet yükleyebilir” açıklamalarına yer verilmiştir (Paragraf 68).

Netice itibariyle mahkeme 6100 sayılı Kanun’un 119. maddesinin 2. fıkrasına, aynı Kanun’un 115. maddesinin 2. fıkrasına ve 31. maddesine atıfta bulunarak (Paragraf 69) bu maddelerde tanınan yetkiler gereği hakimin davayı eda davası olarak kabul etmesi ve usulden reddetmemesi gerektiğini belirtmiştir:

Belirtilen hükümlerin usulüne aykırı olarak düzenlenen dava dilekçelerinin usulüne uygun hâle getirtilmesi için hâkime güçlü yetkiler verdiği görülmüştür. Hâkime bu yetkilerin tanınmasının amacı davacının maddi hakkının birtakım şekil eksiklikleri sebebiyle usule feda edilmesinin önlenmesi ve bu suretle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkından yararlanmasının sağlanmasıdır. Dolayısıyla hatalı olarak belirsiz alacak davası biçiminde açıldığının düşünülmesi hâlinde davanın genel eda davası olduğu kabul edilerek başvurucunun talep sonucunu netleştirmesi için başvurucuya süre verilmesinin davanın usulden reddi biçimindeki ağır bir müdahaleden kaçınılmasını sağlayacak biraraç olduğu görülmektedir. Daire, belirsiz alacak davasında talebin açık olması sebebiyle 6100 sayılı Kanun’un 119. maddesi uyarınca süre verilemeyeceğini kabul etmiş ise de davanın genel eda davası olarak kabulü hâlinde talep sonucunun eksik hâle geleceği açıktır. Yöntemince düzenlenmediği kabul edilen bir dava dilekçesinin düzeltilmesi ve yöntemine uygun hâle getirilmesi için süre verilmesi başvurucunun mahkemeye erişim hakkından yararlanmasını güvence altına alacaktır.
(Paragraf 70)

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Belirsiz Alacak Davasında Hukuki Yarar Değerlendirmesinin İncelenmesi

2019/11-220 Esas Numaralı 2022/376 Karar Numaralı 24.03.2022 ve tarihli belirsiz alacak davası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, yukarıda incelenen AYM kararıyla aynı yönde karar verilerek belirsiz alacak davası olarak açılan ancak belirsiz alacak davasının şartlarını taşımayan davanın hukuki yarar yokluğundan reddinin mümkün olmadığına karar vermiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararına göre belirsiz alacak davasının konusunu oluşturan alacağın başlangıçta belirli olması hukuki yararı ortadan kaldırmaz (paragraf 37). Ancak böyle bir durumda “… davanın kısmi dava olarak görülmesi için gerekli koşulların somut olayda bulunmasına göre, davanın hukukî yarar yokluğundan reddedilmeyerek bir ara karar ile kısmi dava olarak görülüp sonuçlandırılması gerekir” (Paragraf 43). Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu sonucun gerekçesini şu şekilde açıklamıştır:

“Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen alacakların belirli olduğu sonucuna ulaşıldığından somut olayda belirsiz alacak davasının koşulları bulunmamakta ise de; alacağının ödenmediğini iddia eden davacının, mevcut yasal düzenlemeler karşısında dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşma imkânı olmayıp, bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunması karşısında eldeki davayı açmakta hukukî yararının bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Başka bir anlatımla alacağı olduğunu iddia eden davacının alacağının tahsili amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açmasında her zaman hukukî yararı vardır. Zira davacı davalıdan olan alacağını istemektedir.”
(Paragraf 42)

Son olarak önemle belirtmek gerekir ki, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kararında yukarıda da açıklandığı üzere AYM ile aynı gerekçeye, yani Anayasa m. 36’da güvenceye alınan “mahkemeye erişim hakkına” dayandırmış ve ayrıca “usul ekonomisi” ilkeleriyle gerekçelendirmiştir:

“Bu yöndeki kabulün Anayasa’nın 141 ve HMK’nın 30. maddelerinde düzenlenen davaların en az giderle ve mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını öngören “usul ekonomisi” ilkesine de uygun olacağı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan hak arama özgürlüğüne ve mahkemeye erişim hakkına da hizmet edeceği açıktır.”
(Paragraf 44)

Yukarıda incelenen belirsiz alacak davası Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla aynı yönde ve bir ay sonra yayınlanan bir Hukuk Genel Kurulu kararı daha mevcuttur: Esas No: 2019/592, Karar No: 2022/706, Karar Tarihi: 24.05.2022.

Sonuç

Her ne kadar alacağın ancak uzman bilirkişi incelemesi ve karşı tarafın sunacağı bilgi ve belgelere erişim gibi tahkikat süreci sonrasında belirlenebilecek olması halinde belirsiz alacak davası niteliği kazanılacak olsa da, sehven belirsiz alacak davası açılmasında dahi Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu davanın hukuki yarar yokluğundan reddini hak ihlali kabul etmektedir. Şu zamana kadar bu alandaki belirsizlikler ve yargının katı şekilci yaklaşımı nedeniyle meydana gelen hak kayıplarının yaşanmaması için söz konusu Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarının uygulamada önemi büyük olacaktır.

Ekler

Anayasa Mahkemesi 2019/12190 Başvuru Numaralı 22/2/2022 Karar Tarihli Bireysel Başvuru Kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/220 Esas sayılı 2022/276 Karar sayılı 24/3/2022 K. Tarihli Kararı

One thought on “Yargıtay: Belirsiz Alacak Davası Hukuki Yarar Yokluğundan Reddedilemez

Comments are closed.