Anayasa Mahkemesi 3 Ekim 2023 tarihinde resmi gazetede yayımlanan yeni bir kararında (2020/34667 Başvuru Numaralı ve 24.05.2023 karar tarihli) deliller değerlendirilirken silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini kabul etmiştir.
Anayasa Mahkemesine (“AYM”) başvuran başvurucu hakkında, trafik denetimi sırasında tutulan tutanakla Alkol Ölçme cihazına üflemekten kaçındığı gerekçesiyle para cezası verilmiş ve iki yıl süreyle ehliyetine el konulmuştur. AYM verdiği karar neticesinde; alkolden dolayı el konulan ehliyetin salt trafik tutanağına dayanılarak, ehliyetine el konulan kişinin iddia ve savunmaları ile delillerinin dikkate alınmamasına yönelik mahkeme kararını doğru bulmamış ve bunu bir hak ihlali olarak değerlendirmiştir.
Sulh Ceza Mahkemesi’nin Kararı ve Gerekçesi
Başvurucu süresi içinde ilgili Sulh Ceza mahkemesine başvurarak kendisi hakkında tutulan tutanağın gerçeği yansıtmadığı, denetim sırasında üç kez alkol ölçüm cihazına üflediği halde cihazın bozuk olması nedeniyle ölçüm yapmadığını, alkollü olmadığını, tutanağın tutulduğu saatten 36 dakika sonra hastanede etanol testini yaptırdığını ve alkollü olmadığını doktor raporuyla da tespit edildiğini iddia ederek tutanağın iptalini istemiş ancak mahkeme itirazını kabul etmemiştir. Mahkeme, ibraz edilen belgelerin itirazı kanıtlar yeterlilikte olmadığı, trafik tutanağının resmi evrak niteliğinde olması nedeniyle aksinin ispatı kanıtlanana kadar geçerli olduğu, bu nedenle itirazın reddedildiği, verilen karara karşı başvurucu ilgili Sulh Ceza Mahkemesine yaptığı ikinci itirazı da kabul edilmediğinden AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştur.
Başvurucu AYM başvurusunda Sulh Ceza Hakimliğin delilleri yeterince incelemediğini, Trafik Ceza tutanağını mutlak doğru kabul ettiğini, bu şekilde ispat yükünün ters çevrilmesinin hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığını, bunun silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiğini, polis tutanağının aksini ortaya koyacak belgelerin ve diğer delillerin Sulh Ceza Hakimliği tarafından dikkate alınmadığını ileri sürmüştür.
Masumiyet Karinesi Işığında Silahların Eşitlik İlkesi
Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru, masumiyet karinesi ışığında silahların eşitliği ilkesi kapsamında incelenmiştir.
Anayasa Mahkemesi başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiayı kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi Sulh Ceza Mahkemesinin delilleri değerlendirirken kolluk tutanağına, aksi ispat edilemeyecek seviyede üstünlük tanınmasını doğru bulmamıştır. Mahkeme başvurucunun iddia ve itirazlarını dikkate alması, bunları ilgili ve yeterli gerekçe ile karşılaması, bu iddialara da yeterli ölçüde şans tanıdığını ortaya koymalıdır. Bu bağlamda kamu görevlileri tarafından düzenlenen tutanakların içeriğinin hukuka ve gerçeğe uygunluk karinesinden yararlanacağı, ancak tutanak içeriğinin gerçeği yansıtmadığı iddiasıyla açılan bir dava söz konusu olduğunda hakimin değinilen karineyi mutlak olarak uygulaması, tutanağın aksini ispata yarar delillerin sunulmasını ve bunların değerlendirmekten kaçınmayı davanın açılmasını anlamsız hale getireceğinden, bireyi devlete karşı dezavantajlı bir konuma sokacağından, silahların eşitliği ilkesinin zedeleneceği ve masumiyet karinesinin de ihlal edilebileceğine değinmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin Değerlendirmesi ve Sonuç
Anayasa Mahkemesi, kararında;
“suç isnadına ilişkin bir yargılamada karinenin adil yargılama hakkını ihlal etmemesi için karineyle kişinin otomatik olarak suçlu ilan edilmemesi, bu bağlamda karinenin aksinin ispat edilebilir nitelikte olması ve başvurucunun karinenin aksini ispatlama gayesiyle yaptığı açıklama ve sunduğu delillerin mahkeme tarafından titizlikle ele alındığının gösterilmiş olması gerekir (Gurbet Çoban,§ 47).
Bu koşullarda Hakimliğin olayın gerçekleşme koşullarıyla ilgili olarak ortaya çıkan şüpheleri dağıtmak için tutanak mümzilerini ve varsa diğer olay tanıklarını dinlemesi, eğer temin edilebiliyorsa kamera kayıtlarını değerlendirilmesi, alkol ölçüm cihazının sağlamlığı ve kalibrasyonu hakkında araştırma yapması oldukça etkili olacakken Hakimliğin bu yönde bir adım atmadığı görülmüştür.
Sonuç olarak kamu görevlilerince düzenlenen tutanağın gerçekliği karinesi aksi ispat edilebilir nitelikte olsa da başvurucunun bunun aksini ispatlamak için ileri sürdüğü iddia ve itirazların Hakimlikçe değerlendirmeye bile alınmaması sebebiyle somut olaydaki uygulanma tarzı itibarıyla karinenin başvurucuyu otomatik olarak kabahatli hale getirdiği anlaşılmıştır. Başvurucuya savunma imkanı tanınmış ise de Hakimliğin kamu görevlilerince düzenlenen tutanağa üstünlük tanıyan yaklaşımı başvurucunun savunma yapmasını anlamsız hale getirmiş ve başvurucuyu kamu otoritesi karşısında dezavantajlı konuma düşürmüştür.
Bu durumda başvurucunun itirazının kamu görevlilerince düzenlenen tutanakların gerçekliği karinesine dayalı olarak reddedilmesinin -başvurucunun savunmalarının hiç irdelenmediği gözetildiğinde- silahların eşitliği ilkesini ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde gereğince altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir”
demek suretiyle başvurucuyu haklı bulmuştur. Sonuç olarak, alkollü araç kullanma sebebiyle ehliyete el konulurken kamu görevlilerinin dayanılan deliller açısından itinalı davranmasını gerektiren bir karara imza atılmıştır.
AYM kararından da anlaşılacağı gibi kişi, alkollü olmadığı zaman, alkol ölçüm cihazının gerek bozuk veya herhangi bir nedenle doğru ölçüm yapmadığı kanaatinde ise polis memurunun tanzim edeceği aleyhe tutanağı imzadan imtina ederek imzalamaması gerekir. Aksi halde tutanağın doğruluğunu kabul etmiş olur. Sürücü o sırada memurdan kandaki alkol oranının tespiti için doktor rapor alınmasını talep edebilir. Memurun talebi olumlu karşılamaması halinde tutanağı imzalamayarak kendisi en kısa mesafede bulunan bir hastaneden ölçüm talep ederek, rapora bağlamak suretiyle kendisi lehine kuvvetli bir delil elde edebilir.